Arda daha 1 yaşında değildi 5 yurtdışı, 2 Türkiye seyahati yaptığımızda… Hem de öyle yakın yerler falan değil… 2 Dubai, 1 Amerika, 1 Tayland ve 1 arabayla Yunanistan… Biz çocuğa değil, çocuk bize uysun felsefesi içindeydik… Ama ne olduysa son 7-8 aydır hiç bir yere gitmemiştik… Tatili çok özlemiştim…

Yeni şirket kuruluşu sebebiyle oldukça yoğun bir dönemden geçmiştim zaten. O zaman kısa da olsa bir tatili haketmiştik 🙂

Geçen sene yaptığımız tüm seyahatler hep gezmeli, ya bir kaç farklı şehire ya da ülkeye giderek ya da her gün farklı plajlara giderek çocuklu seyahate oldukça aykırı hareketlerdi. Bari birinden birinde otur da uzat ayaklarını dinlen di mi.. Tatilden sonra tatile ihtiyaç oluyordu valla 🙂 Yok dedim bu sene tatil köyüne gidelim…

4-5 sene önce gitmiştik Hillside’a. Çok memnun kalmıştık. 23 Nisan haftası da Hillside’ın açılışı oluyor ve fiyat olarak da sezonla karşılaştırılamayacak seviyede… Denize girmesek bile dinleniriz Arda kumda oynar, biz de biraz huzur yapalım dedik… Bu arada da evi taşımıştık. Taşındığımız gibi 2 gün sonra seyahate çıktık… Koşturmacayı siz düşünün…

Alelacele hazırladık bavullarımızı sabah 9 uçağı ile düştük yollara.

Herkes kendi bavulunu aldı 🙂 Arda’nın bavulunu da çoktan almış, seyahati bekliyorduk heyecanla…

Arda’nın ilk uçak seyahati değildi ama kendini bu kadar bildiği ilk uçak seyahati olduğu için heyecanlanmıştım. Acaba sevicek mi diye… Hoşuna gitti baya.. Kısa da bir yolculuk olduğu için zorlanmadık. Dalaman’a vardığımızda arabaya biner binmez uyuya da kaldı, giderken arabada da rahat ettik böylece…

Vee tatil başlasın o zaman…..

Hillside’ın doğası inanılmaz. Çok güzel bir koyun içerisinde 4 farklı plaj var… Gerçi çocukla gidebildiğiniz 2 plaj var, diğerleri silent beach 🙂  Plajı ne yazık ki kum değildi… Benim aklımda önceki seyahatimizden kum diye kalmış… O zaman çocuk olmadığı için o kadar önemli olmuyor… Kum olsaydı plajda daha güzel oyalanırdık… Biraz denize taş attıktan sonra bizimki başlıyor dolanmaya… Sonra peşinden koşturmaca…

Deniz mevsim sebebiyle çok çok soğuktu. Arda’yı pek sokamadım, cocuk için oldukça soğuktu, bi ara simitin üstünde soktum o kadar.. O kadar gelmişiz bari günde bir kez girelim dedik biz… Girdiğinizde 10-15 saniye nefesiniz kesiliyor. Ama alışınca inanılmaz güzeldi. Akvaryum gibi birsürü balık vardı…

 

Bizimki dolaşmaya başladığında havuzu gördüğü an saatlerce orda takılıyordu…

Çocukla tatil köyü demek, vaktini çocuk klübünde geçirmek demekmiş 🙂 Pek çocuk klübü tecrübemiz yok tabi ama otelin çocuk klübü inanılmaz başarılıydı. Toplarla dolu sıcak havuz, kaydırakların olduğu daha büyük çocuklar için alan, basket alanı ve değişik kum ekipmanlarıyla dolu kum alanı… Gün içerisinde de farklı aktiviteler yapıyorlardı. Burada Arda bütün gününü geçirebilirdi… Ne yazık ki 4 yaş üstü çocuklar bırakılabiliyordu o yüzden biz Uğur’la dönüşümlü burdaydık (ya da havuzda :))

Yemeklere söyleyecek kelime bulamıyorum zaten. Açık büfeyi sevmem normalde ama burası başka bi yer…. Yemek konusunda kendimi nispeten tutsam da tatlılara dayanamadım 😦 Tatil sonunda kaç kilo aldığım konusunda fikrim yok… Çocuklar için de süper alternatifler var…  Arda bile maşallah baya yedi…

Akşamları yemek sonrasında da gösteriler oluyordu… Öncesinde yarım saat de çocuklar sahnede dansediyorlar… Bizim atom karıncanın bir dans etmesi var görmeniz lazım. Yemekten sonra ilk iş ordayız… Gösteriler de oldukça başarılıydı ama Arda’nın uykusu geldiği için yarısını ancak izleyebiliyorduk… Eeee çocuklu tatil… Her istediğimizi de yapıcak değiliz :))

23 Nisan’ı orada yaşamak da ayrı bir keyif oldu… Saat 11’de çocuk klubunun orda toplanılıp müzik eşliğinde bayraklarla yürüyüş yapıldı. Sonra da o gün için özel hazırlanmış şenlik alanında eğlendi çocuklar… Arda’nın 23 Nisan’ı dünyanın pek çok yerinden gelen çocukların olduğu böyle bir ortamda bu şekilde şenlik havasında yaşamasından dolayı çok mutlu olduk…

Bu arada bizimki bir pozcu oldu sormayın. Annesi zar zor fotoğrafını çekerken ordaki fotoğrafçıyı görmesin hemen oturuyor fotograflarını çektirtiyor. Adam ne derse onu yapıyor, eller yukarı, cebe, sağa bak, sola bak 🙂 Makina değişik geldi heralde 🙂

 

Tatilin sonuna yaklaştık. Evimizi de özlemeye başlamıştık zaten. Tatil ne kadar güzel olursa olsun insanın kendi evi de ayrı tabi…

Dönüşten bir gün önce transferi ayarlayalım diye uçak saatine bakmamla Esra’nın bombaları patlamaya başladı 🙂 Akıllı Esra, gidişi Atatürk Havalimanından dönüşü Sabiha Gökçen’den almışım. O zaman hangi mantıkla aldım hatırlamıyorum, ya uçuş saatleri daha uygundu ya da fiyatlar 🙂 Ama tatile giderken bunu hatırlamadığım ve biletlere dikkat etmediğim için havaalanına arabayla gitmiştik 😦 Tatil dönüşü arabayı almak için Atatürk’e gidicektik bir de… Ve extra maliyetler çıkmıştı. Bu işe canım sıkıldı ama yapıcak birşey yoktu başa gelen çekilir… Neyse biz transferimizi ayarladık, 20:45 uçağı için otelden 18:30da ayrıldık.

Havaalanına gittiğimizde uçağa 1 saat kalmıştı ve THY kontuarında kimse yoktu. Daha açmamış olmaları da mantıklı değildi ama…  Gidip sordum, uçak kalktı dediler… Nasıl yani???? Akıllı Esra, Sabiha Gökçen dönüşünü gördüğünde dikkat etmemiş ve varış saatine bakmışım 😦 Ve sonra THY uçuşu yok…

Pegasus’un ellerine düştük…8:30daki uçak çok pahalı. Biz de daha ucuz olan 10:45e bilet aldık. Rica ettik ücretsiz 8:30 uçağına aldık. Bu değişimi yapıyorlar aklınızda olsun 🙂

Ben ki seyahat konusunda kendime çok güvenirdim. En sevdiğim şeydir seyahat planlamak, gezilecek yerleri araştırmak, bir yerden bir yere nasıl gidilir, uçakla mı arabayla mı trenle mi gidelim, kaç saat sürer, etc en ince ayrıntısına kadar plan yaparım… Ya da yapardım. Burdan çıkaracağımız ders neymiş, anne olduktan sonra insanın kafasında bin tane farklı şey oluyormuş, (hele de son dönemde yeni bir işe girişmişse) iki kere kontrol etmek gerekiyormuş, hatta bu sorumlulukları babalara vermek gerekiyormuş.

Dönüş biraz sancılı olsa da keyifli bir tatil daha sona erdi… Eşim ertesi gün cezalısın arabayı sen alıcan dese de neyse ki o gitti almaya 🙂

Sevgiler,

Esra