Çok rahat bir hamilelik geçirmiştim. İş sebebiyle 32. Haftaya kadar neredeyse zamanımın yarısını yurtdışında geçirmiş, yasal sınır olan 32. Haftada Türkiye’ye gelmiş ve 34. Haftada izne ayrılarak bebeğin gelişi için heyecanlı bekleyiş, hazırlıklar başlamıştı.
Kilo alımı konusunda rekora koşuyordum. Daha ilk iki ayda 4 kilo falan almıştım. Her doktor kontrolünde doktordan azar işitiyordum. (Mümkün olduğu kadar aç gitmeye su bile içmemeye özen göstersem de 😂) Detaylı ultrason sırasında ve sonraki 2 ay içerisinde yaşadıklarımız sebebiyle (başka bir zaman anlatırım) 22. Haftadan sonra da kiloyu hic kafaya takmamıştım. Doğumdan 1 hafta önce tartıldığımda 20 kilo almıştım, son hafta tartılmadım ama kesin 2 kilo daha almışımdır. Yani toplam 22 kilo 😳
Daha 33. Haftalardaydık, herkes ‘doğum ne zaman, çok az kaldı heralde, doğurdun doğuracaksın’ gibi sorular sormaya başlamıştı. Halbuki daha 2 ay vardı 😱 Tamam çok kilo almıştım ve karnım kocamandı… Biraz da bu yüzdendir erken izne çıkmam, yoksa kesin 37ye kadar çalışırdım. Siz siz olun hamilelere böyle sorular sormayın. Bir de bir arkadasım 37ye kadar calıştığını izne ayrılır ayrılmaz 2 gün sonra doğum yaptığını anlatmıştı. Bence daha erken çık, kendine/hazırlıklara keyifli vakit ayır demişti. Bu da mantıklı gelmişti…
Tabi erken izne çıkınca da 37. 38. haftalarda artık doğsun istiyorduk. Zaten doktorumuz 4 kiloya yaklaşıyor böyle giderse normal doğum olmayacak diye uyarıp duruyordu.
Aslında illa normal dogum isteyen biri de degildim, hatta içten içe sezeryanı tercih edebilirdim 😁 bana daha risksiz geliyordu. Ama eğer normal dogum yapmamda bir sorun yoksa normal dogum yapmalıyım diye düşünüyordum. Sonucta normal olan buydu… Cok fazla istekli olmadığım için de kesin normal doğum yapıcam diyordum. Bi yandan da doğumun genetik olduğunu söylemeleri annemin de cok kolay dogum yapmış olması da beni rahatlatan konulardı.
40. haftam 6 Agustos‘ta doluyordu. 26-30 temmuz arası da ramazan bayramıydı ve doktorumuz sehir dısındaydı o yuzden de en çok bu tatihte gelmesinden korktuk. Tatil öncesi gittiğimiz doktor kontrolunde bebişin daha gelmeye niyeti yok dedi doktorumuz… Ablamlar da tatile gitti hatta nasılsa doğum daha değil diye.
Tatilde bol bol gezdik. Zaten doktorumuz daha zamani var demisti, evde olmaya da gerek yoktu di mi :)) Bayramin 2. Gunu caddebostan sahilde yuruyuse gitmistik, insanlar bana hayret eden gozlerle bakiyordu, her bakanin gozleri faltasi gibi aciliyordu. O zaman pek anlam veremiyordum ama sonradan fotograflara bakinca neden oyle baktiklarini anladim. Karnim biraz buyumustu sanirim 😁
Bayramın 3. günü de polenezkoye mangala gittik Melislerle… Hala karnin yukarida senin doğuma daha var diyorlardi ama sanirim patlama noktasina gelmistim. Bi guzel yedik ictik temiz hava aldik. Orda sancim tutsa hastaneye elbet yetisirdik sonucta doğum dediğin hemen olan bir şey değildi di mi? 10 saatlerden bahsediyorlardi…
Not: Hakikaten insanların gözlerinin faltaşı gibi açıldığı kadar varmışım :))
Neyse bayrami kazasiz belasiz atlatmistik. Artik doktorumuz da dönmüştü Istanbul’a. Tek sıkıntı ablamlar Çeşme’deydi. Ama doğum başlaması durumunda onlar da yetişirdi 5-6 saatte Çesme’den zaten. İçimden bir his perşembe ya da cuma günü doğumun olacağını söylüyordu.
Bayramin ertesi günü doktor kontrolümüz vardi 1de. Sabah 10 gibi şu meşhur nişanın geldigini farkettim… Ama hic sancı yoktu, nişan geldikten sonra hemen doğum olucak diye bir garanti yok, 48 saat içinde de olabilir diye okumustum… Bi yandan da eşimle içimizde tatlı bi neşe başladı… Bu arada bir de game of thrones’a sarmıştık. Son bölümünü de bitirip gittik doktora (iyi ki bitirmişiz yoksa 3-5 ay izleyemezdik 😂)
Doktora soyledim nişan geldi diye, bi bakalım dedi… Kontrole bi girdik, 3 cm açılma olmus dedi. Nasıl yani ama ben hic sancı hissetmiyordum. Nst’ye yonlendirdi doktorumuz nstde de sancı çok çıkıyor. Doktorumuz ev nerede dedi, Allah Allah niye soruyo ki??? İsterseniz hemen yatın dedi ama madem ev uzak değil, isterseniz eve gidin ama birkac saate muhtemelen geri geliceksiniz dedi. En kötü yarın gelirsiniz dedi.
Yanımızda ne hastane cantası vardı, ne de aslında hastane cantası hazırdı. Ablamlar cesmede annemler yalovada… Neyse yaa daha sancı bile hissetmiyordum, doktor da abarttı heralde. Biz çıkalım geliriz dedik. Doktor enerji verici biseyler ye dedi hurma falan özellikle… Girdik migrosa, bir güzel market alışverisi yaptık, eve gittik. (bizdeki rahatlığı anlatmaya çalışıyorum… Acelemiz yok ki…) Hazır yemek vardı, yemek yemeye bi başladık benim sancılarım da başladı. Hızlıca hastane çantasının eksiklerini ekleyip kapattık. Sancılar 3 dakikada bire inince gitmek gerekiyodu, benimki hızla ilerliyodu. Biz çıkana kadar 2,5 dakikada bire indi. Hastaneye girdiğimde sancı geldiğinde inanılmaz bir yoğunluga ulasıyordu, 10-15 saniye dayanılmayacak bir ağrı giriyor, sonra hicbirşey yokmus gibi rahatlıyordum. ( 3, 3:30 gibi hastanedeydik)
Epidural taktırmayı zaten düşüniyordum ben, doktorumuzun da tavsiyesiyle (hem epidural kaynaklı itememe gibi bi sorun olmayacağını hem de sonrasındaki dikişler sırasında daha rahat olacağını söylemişti) epidural takdırmak istedik.
Tabi bizde işler biraz hızlı ilerliyordu. Hastaneye yerleşip epidurale girene kadar açıklık 7cm’ye ulaşmıstı. Normalde 4cm de takıyorlarmıs epidurali. Sancılar dayanılmaz boyuta ulaşmıştı, gözümden yaş geliyordu sancı esnasında. Bu arada bahsettiğim saat 4 falan. Saat 1de kontrole gitmiştik eve donup tekrar yatıp epidurali alana kadar sadece 3 saat gecti.
Ablamlar cesmeden ancak yola cıkmıslardı (dogum dediğin saatler süren bir sey değil miydi elbet yetişirlerdi), annem yalovadan geliyordu… Eşim panik içerisinde tek basına ne yapacagından korkuyordu (zaten bu kadar hızlı gelişen bir doğumda hastaneye gelişimiz trafik saatinde olsaydı Ugur’un panik seviyesini düşünemiyorum) eşimin arkadası Talha geldi ilk, sonra Melis, eşimin ailesi derken annem… Doğuma yetişebilenler… Ablam çekecekti doğum fotoğraflarımızı, yetişebilecek gibi gozukmuyor, fotoğraflar Melise kaldı. Ugurla Melis girecekler doğuma…
Epidurali aldıktan sonra hersey cok güzeldi, yattım yatağa nst’den sancıların sıklığını izliyorum, sohbet muhabbet… Sancı yok bişey yok… Bebeğin kalp atışı düştüğünde (nst gçsteriyor) haber vermem gerekiyordu.
Doktorum gelip kontrol yapıyordu arada. Bi gelişinde sonrasında ayaga bi kalktım suyum geldi aaa suyum geldi derken hemşire Emel Hanım suyunuzu patlattı dedi 😁 haber verseymiş iyiymiş diye düşündüm ilk baştan ama bilmiyor olmak daha iyiydi aslında 😀
Doktor, kontrolleri sırasında içerideki herkesi çıkarıyordu. En sonki seferde yine herkes çıkmış doktor muayenesini yapmıştı. Ben herhangi bir sancı hissetmiyordum hala ama hafif baskılar hissetmeye başlamıştım. Sanırım meleğimin dünyaya gelmesine az kalmıştı. Doktorlar odadan çıktı, hemşireler de… Aniden bebeğin kalp atışları söyledikleri seviyenin (yanlıs hatırlamıyorsam 100dü) altına düşmeye başladı… 80, 70… Ve odada kimse yok… Neyse ki telefonum yanımdaydı geldiler bizimkiler hemen hemşire geldi bi iki nst’de ayarlamaya yaptı düzelir gibi oldu. Sonra tekrar inmeye başladı, doktoruma haber verdiler ve doğum odasına doğru gitmeye başladık. Melis’le Ugur da hazırlanıyorlardı içeri girmek için.
Meşhur doğum yatağına (ya da sandalyesine ne deniyorsa artık) yattım. Doktorum, Esra dedi bebeğin başını görüyorum, 2-3 ıkınmaya alıcam… Doktor o kadar otoriter ki öyle fazla naz yapma şansınız yok… Aslında bu iyi birşey… Posta yememek için dediğini yapmaya çalışıyorsunuz 🙂 bir iki ıkınma sonrası güzel ıkınırsan alıcam bebeği dedi ve zorlu bir ıkınma sonrasında incecik bir ağlama sesi duyduk ve meleğim doğdu. Doğar doğmaz hemen koydular kucağıma… Sanki öyle ağlamayı kesme durumu olmadı ama (😂) eşsiz bir andı gerçekten. Aylarca içimde yaşayan melek artık yanımızdaydı. Ben de Anne olmuştum… Emzirtmeye çalıştı hemşireler ama emmedi minnoş. Sonra temizlemeye götürdüler. Tam doğum öncesinde Melis’le Uğur girdi içeri…
Eee doğum tamamlandı bitmedi mi ki herşey? Bitmiyormuş 😁 bir de plasentanın doğurtulması diye bir şey varmış. Benim için doğumdan biraz daha fazla sancılı oldu aslında… Ama o da 2-3 dakikadan fazla sürmüyor… Doğumhaneye girmemle çıkmam arasında toplam 5-6 dakika geçti, hemşireler bile bu kadar kolay doğum olmasına şaşırmıştı.
Bizimle beraber Arda’yı da yukarı getirdiler… Macera başlamıştı artık… Yukarı gelince emmeye başladı hemen…
Hatırlıyorum da bi ara emzirmek için uyandırmaya çalışıyor ama uyandıramıyorduk, kolunu bacağını kaldırıp uyandırmaya çalışmıştık, uyanmıyordu. Ne bilelim sonraki zamanlarda uyutmanın en büyük sorun olduğunu 🙂
Saat 1’de kontrole gitmiş, 3-3:30 gibi hastaneye geri gelmiş ve akşam 7:20de doğum tamamlanmıştı. Bundan sonra hayatımız nasıl da değişecekti…
Bu süreçte neyi farklı yapardın diye sorarsanız,
- Öncelikle kesinlikle daha az kilo alırdım 🙂 Tamam hamilelik sırasında neyse de, doğum sonrasında insan kendini çok iyi hissetmiyor… Doğumdan çıktıktan sonra yeğenim (5 yaşında) teyze karnında bi tane daha bebek unuttular galiba diyordu :))) tabi o sırada bu bana pek komik gelmiyordu tahmin edersiniz.
- Doğum fotoğrafçısı çağırırdım. Çok gereksiz bulmuştum doğum öncesinde…
- Bebek doğduktan sonra hastane kıyafetlerini giydirmezdim. Üstünde hiç düşünmemiştim. Halbuki kıyafetlerine ne kadar özenmiştim alışveriş esnasında… İlk fotoğraflarında Kadıköy Şifa yazmasına gerek yokmuş…