Mert’e kardeş haberini duymam ile birlikte, doğumdan önce Mert’i anaokuluna başlatmalıyım telaşı da beni sardı. Aslında bana kalsa seneye Eylül’de, yani Mert 44 aylıkken tam zamanlı bir okula başlatmayı planlıyordum. Haftanın 1 günü gittiğimiz anneli oyun grubu dışında nasıl olsa apartmandaki arkadaşları ve arkadaşlarımızın çocuklarıyla yeterince sosyalleşiyordu diye düşünüyordum…

Ama gördüm ki Mert okul fikrine benden daha hazırmış… Mert’in ”Annecim evde canım sıkılıyor, ben de okul servisine binmek istiyorum, bana da okul çantası alır mısın” söylemleri ile birlikte anaokulu arayış serüvenimiz de başladı…

Peki Mert’in yeni başladığı okula karar verirken benim için öncelikler nelerdi? Bir yuvadan ne beklemeliydi? Benim için en önemlisi Mert’in kendini mutlu ve güvende hissedeceği bir yer bulmaktı. Etrafımızda oturduğumuz yer itibari ile çok fazla anaokulu vardı. Kafamın karışmaması adına aslında çok yer ile de görüşmedim. Çünkü görüştükçe hepsinin birbirinden farklı artıları ve eksileri olduğunu görüyorsunuz. Şimdi dönüp baktığımda içgüdülerime dayanarak karar verdiğimi görüyorum, umarım da yanılmam…

Anaokulu ile görüşmelere gittiğimde nelere dikkat ettiğime gelirsek;

• Okul sahibi ya da müdürünün hal ve tavrı. Okulla ilgili ilk görüşünüzü, birebir görüşme yaptığınız okul sahibi ya da müdürün genel bilgi, birikimi, eğitim kökenli olması, güler yüzlülüğü ve içtenliği çok etkiliyor. Bu sebeple okulu incelemeye gittiğinizde mutlaka yetkili bir kişi ile görüşmeye özen gösterin. Okulun genel felsefesi hakkında size fikir veriyor olacaktır.
• Eve yakın olması. Benim için en öncelikli maddelerden biriydi. Hayatı boyunca zaten işi evine yakın olmadığı sürece hele bir de İstanbul’da yaşıyorsa trafikle boğuşacaktı, daha 3 yaşında bu strese girmenin gereği yoktu. Evden çıkıp mümkünse yürüme mesafesinde bir okul varsa etrafınızda bence ilk sıralara koyun…
• Öğretmenin profili. Şüphesiz çocuğun yuvayı sevmesinin birinci şartı öğretmenini sevmesi… Bu yüzden de öğretmenin içten, güler yüzlü, yaptığı işi seven biri olması çok önemli. Öğretmenin tecrübesi, eğitimi tabiiki de önemli (anaokulu öğretmenliği veya çocuk gelişimi bölümü mezunu olması) ancak benim için öncelik çocuklara yaklaşımı ve işini ne kadar seviyor olmasıydı…
• Sınıftaki öğrenci sayısı. Yeterli desteği ve ilgili görmesi ve sınıfa adaptasyonu açısından bence sınıflar 10-12 kişiyi geçmemeli. Tabii ki de evde gösterilen ilginin aynısını okuldan beklemek doğru olmaz ancak bana göre öğrenci sayısı ne kadar az ise o kadar iyi. Ayrıca en azından çocukların günlük ihtiyaçlarını karşılamak açısından sınıfta aynı anda 2 öğretmenin olması da dikkat edilecek konulardan biri.
• Okulun temizliği ve bakımı. Kırık oyuncaklar, bakımsız bahçe, temiz olmayan yemekhane ya da tuvaletler… Eminim hiçbir anne çocuğunu böyle bir ortam içine sokmak istemez…
• Eğitimin kişiselleştirilmesi. Her çocuğun ilgi alanları farklı. Ortaya çıkarmak da biz ailelere ve okullara düşüyor diye düşünüyorum. Bu sebeple okulda aldıkları eğitimin de farklı ilgili alanlarına yönelik olması gerekiyor.
• Yemeklerin çeşitliliği, kullanılan malzeme ve okulda yapılıyor olması. Evde eminim hepimiz çocuklarımızın günlük aldığı besinin çeşitliliği, besleyiciliği ve ne kadar sağlıklı olup olmadığı ile ilgili kılı kırk yarıyoruz. Okula başladığında da aynı özeni okuldan beklemekte bence haksız değiliz.Yemeklerin okulda yapılıyor olması, dışarıdan paket gıda sokulmuyor olması, kullanılan malzemelerin günlük ve taze olması okul seçiminde dikkat edilmesi gereken konulardan biri…
• Aile ile iletişimin çeşitliliği. Mert okula başladığı ilk günden itibaren sürekli bir merak içerisindeyim. Şöyle bir kamera olsa da ben Mert’i bütün gün izlesem:).Acaba sınıfta neler yapıyor, arkadaşları ve öğretmenleri ile nasıl konuşuyor, yemeğini nasıl kendi kendine yiyor:) Bu sebeple okulun aile ile kurduğu iletişimin sıklığı ve çeşitliliği; okulda sürekli çocukları gözlemleyen bir pedagogun olması hem okul hakkında fikir sahibi olmanız hem de çocuğun gelişiminde okulun faydasını görmeniz açısından önemli olduğunu düşünüyorum.

Evet biz bu maddeler ışığında ve biraz da benim içgüdülerime dayanarak Mert’in okuluna karar verdik; haftanın beş yarım günü olmak üzere bir anaokuluna başladık. İlk hafta nasıl mı geçti? Tahminimden kolay ve güzel. İlk gün, on dakikada bir sınıftan çıkıp müdürün odasında beni kontrol etmesinin dışında; 2.günden itibaren sanki aylardır okula gidiyormuş gibi bana el sallayarak sınıfına giriyor ve onu almaya gittiğimde en önemlisi mutlu ve keyifli bir şekilde beni karşılıyor:)